top of page
  • ALBAHukuk

MEŞRU MÜDAFAA VE SINIRLARI

Güncelleme tarihi: 9 Nis 2020

Meşru müdafaa kavramı kısaca; bir kimsenin kendisinin veya başkasının bir hakkına yönelik saldırıya karşı gelmesi durumdur. Hukukumuzda ise saldırıyı engelleme zorunluğunun doğduğu hallerde bu saldırıyı önlemek için yapılan eylemlerin aksi durumda suç teşkil eden eylemlerden olmasına rağmen, saldırı ile orantılı ve zorunlu olması halinde TCK kapsamında ceza verilmemesi durumudur. Meşru müdafaa, Türk Ceza Kanunu’nun 25. Maddesinde düzenlenmiştir ve hukukumuzda “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler”nden biridir.


Meşru savunma ve zorunluluk hali


Madde 25-

(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.


Meşru müdafaa kavramı her ne kadar kolaylıkla anlaşılabilen ve basit tanımlı gibi görünse de gerek ilk derece mahkemelerinin uygulamalarında, gerekse Yargıtay içtihatları ve doktrinde oldukça tartışmalı durumlarda rol oynamış bir kavramdır. Bunun sebebi ise genel olarak suçun manevi unsuru olan kast ile işlenebilecek bazı suçlar için suça konu eylemin oluş şartlarının yargılama esnasında manipülasyona açık olabilmesi ve aslında meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmemesi mümkün olabilecek kimi eylemlerin cezasız kalmasıdır. Ceza hukuku mahiyeti gereği kamu düzenini sağlarken, kamu vicdanının da bir tezahürü olmak durumundadır. Bu sebeple meşru müdafaa gibi ceza hukuku kurumlarına belli sınırlar getirilerek kurumun her duruma açık bir cezasızlık sebebi değil, yalnızca belli şartlar oluştuğunda kabul edilebilir bir cezasızlık sebebi olması sağlanmıştır.


Sözü geçen sınırları oluşturan etkenlerden ilki bir kişiye ait bir hakka karşı gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhakkak olan bir saldırı olmasıdır. Burada kanunun dilinden anlaşılan aslında meşru müdafaanın kapsamının genişletildiğidir çünkü yalnızca kişinin kendisine değil başka birine veya başka birinin hakkına yönelik ve yalnızca hali hazırda mevcut saldırı değil, bu saldırının gerçekleşeceğine tereddüt bırakmamış ama henüz saldırının gerçekleşmemiş olduğu durumlarda yapılan karşı koyma da meşru müdafaa kapsamına girebilecektir.


Daha sonra değerlendirilmesi gereken şartlar zorunluluk ve orantılılıktır. Zira bir saldırıyı defetmenin tarafsız olarak zorunlu olduğu veya olmadığı kararını verecek olan mahkemeler için bu zorunluluğun kriterlerini belirlemiş olmak gerekecektir. Zorunluluk durumun varlığı için mahkemelerce; yasal bir hak (yaşam hakkı, vücut dokunulmazlığı hakkı vs.) ve bu hakka yönelmiş ciddi bir saldırı olması, bu saldırının durdurulmasının başka bir yolu olmaması gibi şartlar gözetilmektedir. Zorunluluk durumunun varlığı tespit edildikten sonra ise orantılılık ilkesinin uygulama bulup bulmadığı tartışılmalıdır. Bunun en basit örneği için vücut bütünlüğüne yönelik bir saldırıda saldırganın yumruk atmak suretiyle saldırıyı gerçekleştirmiş olmasına rağmen saldırıya uğrayan tarafın saldırganı ateşli bir silahla hayati bir organından vurması orantılılık ilkesinin dışına çıkılması olarak değerlendirilecektir. Yani meşru müdafaada esas olan saldırının şiddetidir, karşı çıkma eyleminin saldırı şiddetinin çok üstünde olduğu durumda fiilin meşru müdafaa olarak değerlendirilmemesi gerekecektir ki buna “meşru müdafaada sınırın aşılması” adı verilmektedir.


Tüm bunlar ışığında, meşru müdafaa tartışılan bir yargılamada mahkemeler elbette suç konusu eylemlerin tamamın, faillerin kastlarını ve orantılılık ilkesini ararken eylemin yaşandığı ânın heyecan ve paniği ile faillerin söz konusu eylemle ilgili sabıkalarının veya deneyimlerinin bulunup bulunmadığı gibi durumları da değerlendirecek ve meşru müdafaa hakkı kullanılmasaydı ilk saldırganın yarattığı zararın ne kadar büyük olacağını da göz önüne alarak kamu düzenini sağlarken kamu vicdanına da cevap verebilen kararlar vereceklerdir.

 
60 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page